Suya, rüzgâra, yeşilin biçimlerine, börtü böceğe, bin bir renk kelebek ve çiçeğe baktıkça, doğanın eserleriyle insan elinden çıkanların geçiştiği, geçmişle geleceğin göz göze yürüyebildiği bir ev yolu kuran. O ev bizim evimiz: Baksı Müzesi. Bugüne değin Hüsamettin Koçan, Alev Ebuzziya, Nuri Bilge Ceylan, Şakir Gökçebağ sergilerinin hayata geçirildiği Baksı Müzesi Ana Bina’sı şimdilerde Osman Dinç’in “Gözlemevi”ne ev sahipliği yapmakta.
Dinç (solda) ve Koçan açılışta konuştu.
ZAMAN, UZAM, ANLAM
Kurulduğu mekânla bütünleşmiş ve/veya iç içe geçmiş “Gözlemevi”, buyur(ul)duğu zaman-uzam-anlam üçlüsünün en uyumlu, doğurgan, doğurtucu olabildiği dünyanın sayılı sergilerinden olmalı.
“Gözlemeviyle bizi kuşatan çevreye bakmış oluyoruz” diyor Osman Dinç, “Bir gözlemci olarak insan evrenin merkezidir ama aynı zamanda evrenin parçasıdır da. Evrende her şey birbirine tamamen bağlı şekilde gelişir” diye de ekliyor.
Uçandaire, Katarakt Tepegözler, Sekiz Matris, Kara Selviler, Orada Bir Ev Var Uzakta, Çekül Adamlar, Teorem, Sırat Kapısı, Ufuk Çizgisi, Askıdaki Fikir, Sonsuzluğu Çizmek, Dalga, Gezegen, Paratoner, Tepegözler, Üç Alıcı, Tohum, Milyarlarca Atom, Tor, İleman Dağı… Bunlara heykel adı yerine (çoğunluğu bilimkurgu, fantastik) öykü başlığı dense yeridir, değil mi?
Demirin beş bin yıl yıllık evrimini, insanlığın sanatın tarihini yanına alarak, yalın bir sessizlikle biçimlediği demir (ve pirinç, bronz, cam) hatta ona verdiği bu adlarla, maddenin hatta sözün kendisine bizden bakmak istediğini ilettiği eserleriyle Dinç, bir dolu soru penceresi açmakta. Dervişin dönüp durduğu yerde evrenleri gördüğü, “çift yarık deneyi”ndeki gözlenenin gözlemcinin varlık meselesiyle dalga ya da parçacık olduğu. “Ben bir şey yapıp ortaya koyuyorum, buna bakan kişi ise başka bir evrenden geliyor. Doğulu olsun, Batılı olsun, kendi evreninden bakarak yorumluyor. Her yapıt aslen seyircisiyle tamamlanmaz mı?” diye yanıtlıyor bunu Dinç.
ÖRNEK VE İLHAM
Baksı Müzesi, salt sanat olaylarıyla değil, bölge çocuklarına sağladığı olanaklar ve kadın istihdamı konusunda yurdun dört bir yanındaki dağ tepe, bağ bahçe, su kıyısına örnek olması gereken bir oluşum. Hem kişisel hem toplumsal gelişimimize ilişkin ilham almamız için orada bizi beklemekte, hiç de uzakta değil. Sanata evet.